Sayfa Ziyaret Süreniz !!!
Saniyedir bu sayfadasınız... |
MEHMET SALiM YILMAZ
SBS iNGiLiZCE
İngilizce dersi sbs konu dağılımı ve soruların analizi
6. SINIF KONULAR | 2008 |
Emir Kipi | 1 |
The Present Simple Tense | 1 |
Obligations (Zorunluluklar) | 1 |
Family (Aile) | 1 |
Speaking (Konuşma) | 2 |
The Present Continuous Tense | 1 |
Likes and dislikes | 1 |
Weather Conditions (Hava Şartları) | 1 |
Ability (Beceri) | 1 |
Numbers | 1 |
Prepositions | 1 |
Jobs | 1 |
TOPLAM | 13 |
7. SINIF KONULAR | 2008 |
Emir Kipi | 1 |
The Present Simple Tense | 1 |
Obligations (Zorunluluklar) | 1 |
Family (Aile) | 1 |
Speaking (Konuşma) | 1 |
The Present Continuous Tense | 1 |
Likes and dislikes | 1 |
Weather Conditions (Hava Şartları) | 1 |
Ability (Beceri) | 1 |
Numbers | 2 |
Prepositions | 2 |
Jobs | 1 |
TOPLAM | 15 |
ingilizce dersi sbs konu anlatımları
THE PRESENT CONTINUOUS TENSE (ŞİMDİKİ ZAMAN)
Türkçe’de fiilin sonuna –yor eki gelir.
Örnek: yapıyorum,yapıyor,yapıyorlar.Şimdiki zaman eylemin konuşma anında sürdüğünü gösterir.
Yakın geçmişte eylem başlamış,şu anda devam ediyor ve gelecekte belli bir noktada muhtemelen bitecektir.
CÜMLE KURULUŞ FORMÜLLERİ
Olumlu:
Subject
Am
(‘m) / is
/(‘s)
Tekil
Özne
/are
/(‘re)
Çoğul özne
Verb + ING Object
Olumsuz:
am /is/ are
(isin’t) / (aren’t)
Not
Subject
Verb + ING Object
Soru:
Am /ıs /Are Subject Verb + ING Object?
NOT:1) I zamiri ile am yardımci fiili kullanılır.
2) Tekil özneler ve zamirlerle (hakan,he ,she,it,is) kullanılır.
3) Çoğul özneler ve zamirle (sutudent,they,we,you,are) kullanılır.”You hem sen (2.tekil şahıs) hemde sizler (2. çoğul şahıs) olarak kullanılabilir.
4) Am not,amn’t şeklinde kısaltılmaz.
TENSE’İN KULLANILDIĞI YERLER
1. Konuşma anında meydana gelen olayları anlatır.
- I am cooking the meal now.
Şimdi yemeği pişiriyorum.
- She is singing a song at the moment.
(O) şu anda şarkı söylüyor.
2. Belli bir süre için tekrarlanmak olanveya yinelemekte olan bir eylemi anlatır.
We are studying a lot thse days because we’ll take an exam next Friday.
Bu günlerde çok çalışıyoruz çünkü gelecek Cuma sınav alacağız.
John is stayink with his friend this week.
John bu hafta arkadaşıyla kalıyor.
3. Yinelen bir işin diğer bir işten daha önce başladığını ifade eder.
They stop talking if the teacher is shouting at them.
Eğer öğretmen onlara bağırıyorsa, konuşmayı bırakırlar.
4. Konuşan kişinin kararlı olduğunu gösterir.
I am not accepting it.
Onu kabul ediyorum.
He isn’t helping us.
Bize yardım etmiyor.
5. Gelecek zaman ifadeleriyle kullanılabilir.
W e are taking a trip tomorrow.
Yarın seyahata çıkıyoruz.
TIME EXPRESSIONS
(Zaman ifadeleri)
Now : şimdi
Still : hala
Riğht now : tam şimdi.
At the moment : şimdi şu an
At the present : şimdi şu an
Yet : henüz
ÖRNEK CÜMLELER
- I’m listening to the English news on the radio.
Anlamı: Radyo’dan İngilizce haberleri dinliyorum.
- She’s reading a book now.
Anlamı: O, şimdi bir kitap okuyor.
- They’re repeating the words.
Anlamı: Kelimeleri tekrar ediyorlar.
- The mother is making her son’s bed.
Anlamı: Anne oğlunun yatağını yapıyor.
- You’re not listening to me.
Anlamı: Beni dinlemiyorsun.
- Why are you waiting to me.
Anlamı: Neden burada bekliyorsun.
- The children are making a noise.
Anlamı:Çocuklar gürültü yapıyorlar.
- She is burushing her teeth.
Anlamı: Dişlerini fırçalıyor.
- The studendt are doing the exercises now.
Anlamı: Öğrenciler şimdi alıştımaları yapıyoorlar.
- My mother is cooking fish in the kitchen now.
Anlamı: Annem şimdi balık pişiriyor.
- The children aren’t watching TV now.
Anlamı: Çocuklar şimdi TV seyretmiyoler.
- A: Is Canan speaking to her mother now?
Anlamı: Canan şimdi annesiyle mi konuşuyorlar?
- B: Yes, she is. / No, she isn’t.
(KISA CEVAP): Evet.(Konuşuyor) / Hayır.(Konuşmuyor.)
PRESENT CONTINUOUS TENSE CONJUGATION
Olumlu Çekim:
I am learning English. İngilizce Öğreniyorum.
You are learning English. İngilizce Öğreniyorsun.
He is learning English. İngilizce Öğreniyor.
She is learning English İngilizce Öğreniyor.
It is learning English. İngilizce Öğreniyor.
We are learning English. İngilizce Öğreniyoruz.
You are learning English. İngilizce Öğreniyorsunuz.
They are learning English. İngilizce Öğreniyorlar.
Olumsuz Çekim:
I am not learning English İngilizce Öğrenmiyorum.
You aren’t learning English. İngilizce Öğrenmiyorsun.
He isn’t learning English. İngilizce Öğrenmiyor.
She isn’t learning English İngilizce Öğrenmiyor.
It isn’t learning English. İngilizce Öğrenmiyor.
We aren’t learning English. İngilizce Öğrenmiyoruz.
You aren’t learning English. İngilizce Öğrenmiyorsunuz.
They aren’t learning English. İngilizce Öğrenmiyorlar.
Soru Çekimi:
Am I learning English? İngilizce Öğreniyor muyum?
Are You learning English? İngilizce Öğreniyor musun?
İs He learning English? İngilizce Öğreniyor mu?
İs She learning English? İngilizce Öğreniyor mu?
İs It learning English? İngilizce Öğreniyor mu?
Are We learning English? İngilizce Öğreniyor muyuz?
Are You learning English? İngilizce Öğreniyor musunuz?
Are They learning English? İngilizce Öğreniyorlar mı?
Olumsuz Soru:
Am I not learning English? İngilizce Öğrenmiyor muyum?
Aren’t You learning English? İngilizce Öğrenmiyor musun?
İsn’t He learning English? İngilizce Öğrenmiyor mu?
İsn’t She learning English? İngilizce Öğrenmiyor mu?
İsn’t It learning English? İngilizce Öğrenmiyor mu?
Aren’t We learning English? İngilizce Öğrenmiyor muyuz?
Aren’t You learning English? İngilizce Öğrenmiyor musunuz?
Aren’t They learning English? İngilizce Öğrenmiyorlar mı?
NOT:Am I not :Resmi dilde kullanılır.
Aren’t I :Konuşma dilinde kullanılır.www.matematikcifatih.tr.gg
SIMPLE PRESENT TENSE (GENİŞ ZAMAN)
- Tekrarlanan Eylemler
Bir eylemin tekrarlandığının veya olağan bir şey olduğunu belirtmek için Simple Present kullanılır. Bu eylem bir alışkanlık, hobi, günlük iş veya programlı bir aktivite olabilir. Tam tersi yapılmayan veya tekrarlanmayan eylemler için de kullanılır.
- Evrensel Gerçekler ve Genellemeler
Genelde olan eylemler ve bilimsel gerçekler hakkında konuşurken Simple Present kullanılır.
- Gelecek Zaman
Bazen gelecekte gerçekleşecek bir olayı veya eylemi Geniş Zaman (Simple Present Tense) ile ifade ederiz.
v Jack: When will the train leave?
v Bob : It leaves at 8:15.
v When do you finish writing your report?
v Do you take the final test next month?
ırregular verbs ingilizce düzensiz fiiller listesi tablosu
ırregular verbs ingilizce düzensiz fiiller listesi tablosu
Verb 2 Verb 1
Beat beat
became become
began begin
bit bite
broke break
brought bring
built build
bought buy
caught catch
chose choose
|
beat,dövmek
become,olmak
begin, başlamak
bite,ısırmak
break,kırmak
bring,getirmek
build,inşa etmek
buy, satın almak
catch, yakalamak
choose,seçmek
|
came come
cost cost
cut cut
dug dig
did do
drew draw
drove drive
drank drink
ate eat
fell fall
|
come, gelmek
cost, mal olmak
cut, kesmek
dig, kazmak
do, yapmak
draw, cizmek
drive, araba surmek
drink, icmek
eat, yemek
fall, dusmek
|
fed feed
felt feel
fought fight
found find
flew fly
forgot forget
got get
gave give
went go
|
feed, beslemek
feel,hissetmek
fight, dovusmek
find, bulmak
fly, ucmak
forget, unutmak
get, elde etmek
give, vermek
go, gitmek
|
grew grow
heard hear
hid hide
hit hit
held hold
hurt hurt
kept keep
knew know
learnt learn
left leave
|
grow,buyumek
hear, duymak
hide, saklanmak
hit, vurmak
hold, tutmak
hurt, acitmak
keep, tutmak
know, bilmek
learn, ogrenmek
leave, ayrilmak
|
lent lend
let let
lost lose
made make
meant mean
met meet
paid pay
put put
quit quit
read read
|
lend, odunc vermek
let, izin vermek
lose, kaybetmek
make, yapmak
mean, kastetmek
meet, bulusmak
pay, odemek
put, koymak
quit, vazgecmek
read, okumak
|
rode ride
rang ring
rose rise
ran run
said say
saw see
sold sell
sent send
set set
shook shake
|
ride, binmek
ring, zil calmak
rise, yukselmek
run, kosmak
say, soylemek
see, gormek
sell, satmak
send, gondermek
set, kurmak
shake, sallamak
|
shot shoot
shut shut
sang sing
sank sink
sat sit
slept sleep
spoke speak
spent spend
stole steal
swam swim
|
shoot, vurmak
shut, kapamak
sing, sarkı soylemek
sink, batmak
sit, oturmak
sleep, uyumak
speak, konusmak
spend, harcamak
steal, calmak
swim, yuzmek
|
took take
taught teach
tear tore
told tell
thought think
threw throw
understood understand
woke wake
wore wear
won win
wrote write
|
take, almak
teach, ogretmek
tear, yirtmak
tell, soylemek
think, dusunmek
throw, atmak
understand, anlamak
wake, uyanmak
wear, giymek
win, kazanmak
write, yazmak
|
PREPOSİTİONS (EDATLAR)
Preposition yani edat, cümlede tek başına bir anlama sahip olmayan, önüne geldiği kelimeyi niteleyen cümle öğesidir.
In: içinde
On: üzerinde (statik olarak)
At: -de, -da
Under: altında
With: ile
Without: -sız
Into: içinde (haraket olduğunda)
Onto: üzerinde (hareketli)
Up: yukarıya, yukarıda
Down: aşağıya, aşağıda
After: -den sonra
Before: -den önce
Of: -nın
Off: haricinde, dışında
By: ile, tarafından, -e kadar
Near: -nın yakınında, -e yakın
Next to: -nın yanına, bitişiğinde
Like: gibi
Unlike: aksine
As: olarak
From: -den, -dan, (somut olarak)
Out of: -den, -dan (soyut olarak)
Beyond: ötesinde
Behind: arkasında
Beneath: (yerin) altında
Beside: -den başka, -nın yanında
Over: üstünde (temas olmadan) (ayrıca, “aşırı, fazla” anlamında)
Örnekler: She came to party with her sister. (Partiye, kız kardeşi ile geldi.)
There is a cat under the car. (Arabanın altında bir kedi var.)
Our house is near the post office. (Evimiz, postanenin yanında.)
If you can’t find your keys, look under the table. (Eğer anahtarlarını bulamıyorsan, masanın altına bak.)
SİNGULAR AND PLURAL (TEKİL VE ÇOĞUL)
Tekil isim tanımı: Eğer kelime, “bir” taneyi niteliyorsa, tekildir:
Örnek: boy, girl, book, church, box
Çoğul isim tanımı: Eğer kelime, “birden fazlayı” niteliyorsa, çoğuldur:
Örnek: boys, girls, books, churches, boxes
a) Tekil isim, önünde kime ait olduğu veya sayısı gibi belirtici bir kelime yoksa (yani belirsiz ise) ve bu isim sessiz harf ile başlıyorsa “a”, sesli harf ile başlıyorsa “an” alır:
A student, a book, an apple, an umbrella
b) Tekil veya çoğul isimler, şayet belirli ise, o zaman her ikisi de “the” alır:
The building(s) — The book(s) — The apple(s) — The doctor(s)
c) Pek çok isim çoğul hale getirilirken yanına “s” alır:
Chair–Chairs
Student–Students
Beach–Beaches
Peach–Peaches
d) Sonu, bir sessiz harften sonra “y” harfi ile biten tekillerin çoğul hali ise, sondaki “y” harfi kaldırılarak “ ies” ekini alır:
Country–Countries
Lady–Ladies
e) İsmin sonu bir sesli harften sonra “y” ile biterse, bu isim sonuna sadece “s” getirilerek çoğul yapılır:
Key–Keys
Toy–Toys
f) s, z, x, sh, ve ch harfleriyle biten kelimeler, -es eki alırlar:
moss – mosses
box – boxes
church – churces
buzz – buzzes
dish – dishes
Not: Eğer fox, bush, ve bench tarzı kelimelere sadece –s ekini eklerseniz, telaffuz esnasında çoğul ekini belirtemeyecek olduğunuzdan, -es ekini getirmeniz gerekir. Bu tür kelimelerde sadece –s kullanmayıp –es kullanılmasının sebebi budur.
g) Bunların dışında daha farklı olarak çoğul yapılan isimler de vardır:
Tooth—Teeth (diş – dişler)
Knife—Knives (bıçak – bıçaklar)
Mouse—Mice (fare – fareler)
Goose—Geese (kaz – kazlar)
Child—Children (çocuk – çocuklar)
Ox—Oxen (öküz - öküzler)
Man—Men (adam - adamlar)
Woman—Women (kadın – kadınlar)
Policeman— Policemen (polis – polisler)
h) Bunların da dışında, ingilizcede asla tekilleri olmayan kelimeler vardır:
Scissors (makas), Measles (kızamık), Trousers(pantolon), Tongs(maşa), Dregs(tortu), Cattle (sığır), Glasses (gözlük)
i) Benzer şekilde, daima tekil olan isimler mevcuttur:
Gold, Silver, Wheat, Copper, Sugar, Cotton
İNGİLİZCE DİYALOGLAR
Alışveriş/Shopping
1
Salesclerk (Tezgahtar): Welcome. How can I help you? (Hoş geldiniz. Size nasıl yardımcı olabilirim?)
Customer (Müşteri): I want to buy trousers and jacket suit. (Pantolon – ceket takımı almak istiyorum) Can I see the options? (Seçenekleri görebilir miyim?)
Salesclerk: Sure. (Elbette.) New modals have come. (Yeni modellerimiz geldi.) They are consisted of vivid colours. (Canlı renklerden oluşuyor.) You’ll like it. (Beğeneceksiniz.)
Customer: Actually, I’m a little conservative about my wear-style. (Aslında, giyim tarzım konusunda biraz tutucuyum.) I prefer classical colours, I guess. (Sanırım, klasik renkleri tercih ediyorum.)
Salesclerk: This green suit will fit to you. (Bu yeşil takım size çok yakışacak.) Do you want to try? (Denemek ister misiniz?)
Customer: Will it fit? Ok, let me try. (Yakışacak mı? Peki deneyelim…)
Salesclerk: Wow, it really looks good. (Ooo, gerçekten de güzel duruyor.) What do you think? (Siz ne düşünüyorsunuz?)
Customer: I like it. (Beğendim.) I should wear different coloured clothes, I guess. (Sanırım, artık farklı renkler de giymeliyim.)
2
Customer (Müşteri): Hi. Can you help me please? (Merhaba. Yardımcı olabilir misiniz acaba?)
Store Manager (Mağaza Müdürü): Sure. How can I help you? (Elbette. Nasıl yardımcı olabilirim?)
Customer: I bought a bag from here last week. (Geçen hafta buradan bir çanta almıştım.) I want to change it with a new one. (Yenisiyle değiştirmek istiyorum.)
Store Manager: What’s the problem? (Sorun nedir?)
Customer: I noticed that some stuff I put into the bag were lost. (Çantaya koyduğum bazı şeylerin kaybolduğunu farkettim) And then I found a hole in the bottom of the bag (Ve ardından çantanın dibinde bir delik buldum) and lost things were in that hole. (ve kayıp şeyler o deliğin içindeydi.)
Store Manager: Okay, I’ll help you. (Tamam, yardımcı olayım.) Can I take your receipt? (Makbuzunuzu / Fişinizi alabilir miyim?)
Customer: Here you are. (Buyrun)
Store Manager: Let me bring you a new bag. (Size yeni bir çanta getireyim)
Customer: I don’t want same bag. (Aynı çantadan istemiyorum.) Can I give this bag back and take a new product? (Bu çantayı verip yerine başka bir ürün alabilir miyim?)
Store Manager: Of course you can. (Elbette alabilirsiniz.) You can decide which product you’ll take while I’m preparing your Product Return Form. (Ben Ürün İade Formunuzu hazırlarken, siz de hangi ürünü alacağınıza karar verebilirsiniz.)
Customer: Thank you. (Teşekkürler)
Store Manager: Not at all (Rica ederim.)
Alışveriş ile ilgili diğer ifadeler
How much is this skirt? = Bu etek ne kadar?
It costs 50 Ytl. = 50 ytl tutuyor.
Discount = İndirim
Expensive = pahalı
Cheap = ucuz
Tip = bahşiş
It’s your tip = üstü kalsın (Bu da senin bahşişin)
What size do you wear? = kaç beden giyiyorsunuz?
My size is …. = … beden giyiyorum
Can I take the receipt? = Fiş alabilir miyim?
Asking Direction-Yön Sorma
1
A: Excuse me, can I ask you something? (Afedersiniz, bir şey sorabilir miyim?)
B: Sure. (Elbette.)
A: How can I get to the Court House? (Adliye Sarayı’na nasıl gidebilirim?)
B: Walk to the end of this street. (Bu caddenin sonuna kadar yürüyün.) Turn right, when you get to the crossroads. (Kavşağa geldiğinizde sağa dönün.) After walking about 100 mt., you’ll see a street having a pastry shop on the corner. (100 mt. kadar yürüdükten sonra, köşesinde pastane olan bir sokak göreceksiniz.) Turn into that street. (Bu sokağa girin.) Court House is the third building on the left. (Adliye Sarayı, soldan üçüncü bina.)
A: Thank you. (Teşekkür ederim.)
B: Not at all (İngiltere İngilizcesi’nde) / It’s your welcome (Amerikan İngilizcesi’nde) (Rica ederim ya da Birşey değil.)
2
A: Excuse me, how can I get to the bazaar? (Pardon, pazar yerine nasıl gidebilirim?)
B: Walk along this street. (Bu caddede ilerleyin.) Turn left when you see traffic lights. (Trafik ışıklarından sola dönün.) You’ll see a big shopping center. (Büyük bir alışveriş merkezi göreceksiniz. ) The bazaar area is just behind that shopping center. (Pazar yeri, o alışveriş merkezinin hemen arkasında.)
A: Thank you. (Teşekkürler.)
B: Not at all. (Önemli değil.)
Yön tarifi ile ilgili diğer ifadeler
Turn left = Sola dönün
Turn right = Sağa dönün
Walk along ……. = ……. boyunca yürüyün
Corner = köşe
On the corner = köşede
Crossroads = kavşak
Traffic lights = trafik ışıkları
Sign = tabela
Sidewalk = yaya kaldırımı
Hospital = hastane
Post office = postane
Pastry shop = pastane
Police station = karakol
Gas station = benzin istasyonu
Building = bina
Office = ofis
Store / Shop = dükkan
Municipality = belediye
Cafe-Restaurant
Waiter{erkek} / Waitress{kadın} (Garson): Welcome, would you like to have menu? (hoş geldiniz, menü isterminiz?)
Amanda: Yes, please. (Evet lütfen.)
Barbara: Salads are very delicious in this place. (Buranın salataları çok lezzetli.) I’ll have salad with tuna. (Ben ton balıklı salata alacağım. ) You? (Ya sen?)
Amanda: I’m very hungry. (Ben çok açım.) I want mixed pizza. (Karışık pizza istiyorum.)
Barbara: I thought that you were trying to lose weight. (Kilo vermeye çalıştığını sanıyordum.)
Amanda: I tried to do but I can’t withstand dieting more than a few days. (Denedim ama birkaç günden fazla diyet yapmaya dayanamıyorum.)
Waiter/Waitress: Can I take your orders? (Siparişlerinizi alabilir miyim?)
Barbara: Salad with tuna and diet coke please. (Ton balıklı salata ve diyet kola lütfen.)
Amanda: I want a large mixed pizza and diet coke. (Büyük boy pizza ve diyet kola istiyorum.)
Waiter/Waitress: Sure Miss. (Tabi efendim.)
Amanda: If I can’t lose weight till graduation ceremony, I will not be able to wear the dress I want in the ball. (Eğer mezuniyet törenine kadar kilo veremezsem, baloda istediğim elbiseyi giyemem.)
Barbara: You can not lose weight by being sorry and eating a large pizza. (Üzülerek ve büyük boy bir pizza yiyerek kilo veremezsin.) Try exercising. (Egzersiz yapmayı {spor yapmayı} dene.)
Waiter/Waitress: Here are your orders. (Buyrun siparişleriniz.)
Amanda: Hmm, this is so delicious (Hmm, çok lezzetli.)
Konuyla ilgili diğer ifadeler
Good appetite = Afiyet olsun
Bread = Ekmek
Dish = Tabak
Fork = Çatal
Spoon = Kaşık
Knife = Bıçak (Knives = Bıçaklar)
Napkin = Peçete
Menü = Mönü
Tatlı = Dessert
Salt = Tuz
Black pepper = Karabiber
Red pepper = Kırmızıbiber
Peppermint = Nane
Thyme = Kekik
Fish = Balık
Chicken = Tavuk
Steak / Beefsteak = Biftek (rare = az pişmiş, medium = orta pişmiş, well-done = iyi pişmiş)
Grilled = Izgara (Izgarada hazırlanan yiyecekler içindir. Örn: Grilled meatball = ızgara köfte)
Salad = Salata
Coke / Cola = Kola
Lemonade = Gazoz / Limonata
Red wine = Kırmızı şarap
White wine = Beyaz şarap
……… with lemon = Limonlu ………..
……. with ice = Buzlu ……..
…….. without ice = Buzsuz ……….
You can take drink from the bar while your table is being prepared = Masanız hazırlanana kadar bardan bir içki alabilirsiniz.
Hotel-Otel
Customer (Müşteri): Good afternoon (İyi günler).
Receptionist (Resepsiyonist): Good afternoon (iyi günler). How can I help you? (Size nasıl yardımcı olabilirim?)
Customer: I have a reservation for the name of Jack Swift (Jack Swift adına bir rezervasyonum var).
Receptionist: I’ll check right now (Şimdi kontrol ediyorum). Hmm.. Yes, Mr Jack Swift. (Evet, Bay Jact Swift). Your reservation is for three days, isn’t it? (Rezervasyonunuz üç günlük, öyle değil mi?)
Customer: Yes, it is (Evet, öyle).
Receptionist: Your room number is 202 (Oda numaranız, 202). Here is your key (Buyrun anahtarınız). Bellboy will bring your luggages. (Bellboy {Otellerde valizleri odaya taşıyan hizmetli } valizlerinizi getirecek). Have a nice day (İyi günler dilerim).
Customer: Thank you (Teşekkür ederim).
Bellboy: Here is your room (İşte odanız). These are the remote controls of air conditioner and TV (Bunlar da, klima ve tv’nin uzaktan kumandaları). Do you want me to show how they work? (Nasıl çalıştıklarını göstermemi ister misiniz?)
Customer: No need, thanks (Gerek yok, teşekkürler).
Bellboy: Have a nice day sir. (İyi günler dilerim efendim).
Konuyla ilgili diğer ifadeler
Double room = Çift kişilik oda
Single room = Tek kişilik oda
Suite = Süit (oda)
Half board = Yarım pansiyon
Full board = Tam pansiyon
All inclusive = Herşey dahil
Restaurant = Restoran
Cafe = Kafe
Pool bar = Havuz bar
Lobby = Lobi
Open buffet = Açık büfe
à la carte = Alakart
Extra bed = Ekstra oda
Towel = Havlu
Sheet = Çarşaf
Pillow = Yastık
Quilt = Yorgan
Blanket = Battaniye
Housekeeper = Kat şefi
Room maid = Oda görevlisi
Waiter = Erkek garson
Waitress = Kadın garson
Room Service = Oda servisi
Busboy = Komi
Barmen = Barmen
Barmaid = Kadın barmen
Reservation manager = Rezervasyon müdürü
F & B (Food and Beverage) Manager = Yiyecek - İçecek Müdürü
Front Office Manager = Ön Büro Müdürü
Can you wake me up at eight o’clock in the morning? = Beni sabah 8’de uyandırabilir misiniz?
Can you send a technician? = Bir teknisyen gönderebilir misiniz?
İMPERATİVES (EMİR CÜMLELERİ)
İngilizcede emir cümleleri bir kişiye de söylense daha fazla kişiye de söylense aynı şekilde söylenir, değişiklik yapılmaz. Bütün şahıslar için aynıdır.
Önce olumlu emir cümlelerini görelim.
Open the door. Kapıyı aç / açın / açınız.
Turn right. Sağa dön / dönün / dönünüz.
Wait here. Burada bekle / bekleyin / bekleyiniz.
Görüldüğü gibi İngilizcede bir tek şekilde ifade edilen emirler, Türkçede üç ayrı şekilde ifade edilebilmektedir. Ancak bazı emirler özelliklerine ve anlamlarına göre, bir tek şekilde Türkçeye çevrilebilir.
Örnekler:
Shut up! Çeneni kapa!
Get out! Defol!
Emirleri biraz daha kibar hale getirmek için cümlenin başına veya sonuna “please” eklenir.
Open the door, please.
Please open the door. Lütfen kapıyı açın / açınız.
Olumsuz emirlerde ise cümlenin başına “Don’t” getirilir. Ancak resmi emirlerde ve yazılarda kısaltılmamış şekli olan “Do not” getirilir.
Örnekler:
Don’t run in the classroom. Sınıfta koşmayın.
Don’t wait for me. Beni bekleme / beklemeyin.
Do not enter. Girmeyin
Bir emri vurgulamak için cümlenin başına vurgulu olarak söylenen “Do” getirilir.
Do shut up! Çeneni kapa!
Emir cümleleri normalde karşımızda bulunan kişi veya kişilere söylenir. Ancak bunu özellikle belirtmek istersek cümlenin başına, vurgulu olarak “You” getirilebilir.
You stay here. Siz burada kalın.
Cümlenin başına getirilen “You” kızgınlık da belirtebilir.
You go out! Siz dışarı çıkın!
Olumsuz emirde “you” getirilirse “Don’t” tan sonra gelir ve vurgu “Don’t” un üzerinde olur.
Don’t you worry. Sen üzülme.
Don’t you slam the door! Kapıyı çarpma!
Bir gruba hitap ederken somebody, nobody, everybody ve anybody kelimeleri kullanılarak emir verilir.
Everybody stand up! Herkes ayağa kalksın!
Somebody open the door. Biri kapıyı açsın!
Nobody sit down! Kimse oturmasın!
Always ve never kelimeleri emir cümlelerinin başında yer alır.
Never do thingss by halves. Hiçbir işi yarına bırakma.
Never put off till tomorrow what you can do today. Bugün yapabileceğin işi asla yarına bırakma.
Always get up early. Daima erken kalk.
SIFIR KOŞUL CÜMLELERİ (ZERO CONDITIONAL SENTENCES)
– Bu koşul bildirim kalıbı, genel gerçekler, alışkanlıklar, emirler, tavsiyeler ve neden-sonuç ilişkisi belirten durumları anlatmakta kullanılırlar. Genelde her iki cümle de geniş zaman (simple present tense) kalıbıyla kurulurlar.
Örnek:
If you boil the water, it evaporates. (Eğer suyu kaynatırsanız, buharlaşır / Neden-Sonuç)
If I argue with someone, I feel terrible. (Eğer birisiyle tartışırsam, kendimi kötü hissederim / Alışkanlık)
If you feel bad, visit the doctor. (Eğer kendini kötü hissediyorsan, doktora git / Tavsiye)
BİRİNCİL KOŞUL CÜMLELERİ (FIRST CONDITIONAL SENTENCES)
– Birincil koşul bildiren cümlelerde, cümlelerden biri geniş zaman diğeri gelecek zaman kalıbındadır. Birinci olayın olması durumunda, gelecekte olacak şeyi belirtmek amacıyla kullanılırlar.
Örnek:
If it doesn’t rain, we’ll go to the picnic. (Eğer yağmur yağmazsa, pikniğe gideceğiz.)
If it rains, we’ll watch film. (Eğer yağmur yağarsa, film izleyeceğiz.)
İKİNCİL KOŞUL CÜMLELERİ (SECOND CONDITIONAL SENTENCES)
– İkincil koşul bildiren cümleler, tamamen imkansız veya varsayımlara dayanmakta olan durumları anlatmak için kullanılırlar. If kalıbının kullanıldığı cümle past tense, diğer cümle ise would/could/might ile birlikte kurulur.
Örnek:
If I had a spare ticket, I could take you to the cinema. (Eğer fazladan bir biletim olsaydı, seni sinemaya götürebilirdim. ~ ~ ~ Fakat fazladan bir biletim olmadığı için seni sinemaya götüremiyorum anlamı verilmektedir, yani fazlalık bilet bulunmamaktadır.)
If I were you, I would exercise for the marathon. (Eğer senin yerinde olsaydım, maraton için antrenman yapardım.)
ÜÇÜNCÜL KOŞUL CÜMLELERİ (THIRD CONDITIONAL SENTENCES)
– Üçüncül koşul cümlelerini, şu ana dek hiç gerçekleşememiş durumlarda pişmanlık vb. duyguları ifade etmek için kullanırız. If kalıbının kullandıldığı cümle past perfect tense, diğer cümle de would/could + past perfect tense kalıbıyla kurulur.
Örnek:
If I had been watching the road, I wouldn’t had had an accident. (Eğer yola bakıyor olsaydım, kaza yapmayacaktım.)
COMPARATİVE-SUPERLATİVE (KARŞILAŞTIRMA SIFATLARI)
KARŞILAŞTIRMA SIFATLARI :- er than / More than
İKİ ŞEYİ ( KİŞİYİ) KARŞILAŞTIRMAK : COMPARATIVE FORMS OF ADJECTIVES:
a) Jane is 20 years old. Jack is 15. Jane is older than Jack.
b) People say that health is more important than money.
Comparative yapıda iki kişi, nesne veya kavram karşılaştırılır. Bu karşılaştırmalar sıfatları kullanarak yapılır.
a)TEK HECELİ SIFAT ÇEKİMİ
Adjective - Comparative
Adj + er
Tall - Taller
Cheap - Cheaper
big - bigger
Sıfatın son sesi bir ünsüz ise ve bu ünsüsden hemen önce bir tek sesli geliyorsa, sondaki ünsüz çift yazılır.
Örneğin: big-bigger , thin-thinner, hot -hotter
b) "- y" İLE BİTEN SIYAT ÇEKİMİ
Pretty - Prettier
Funny - Funnier
- y den önce sessiz harf geliyorsa , -y atılır ve – ier yazılır.
c) İki'den Fazla Heceli Sıfatlar
Important - More important
Intelligent - More intelligent
Famous - More famous
More iki veya daha fazla heceli sıfatlardan önce kullanılır.
d) Kuralsız Karşılaştırma Sıfatları
Good - Better
Bad - Worse
Far - Farther / further
Bu üç sıfatın Comperative halleri düzensizdir.
Using “than” in the comparative
a) These chairs are more comfortable than those chairs.
b) Your apartment is larger than my apartment.
c) Your father is older than my father.
d) His brother is more hard working than mine
ancak,
e) My father is old, but your father is older.
f) Joan Collins is famous, but Michael Jackson is richer.
g) Galatasaray is good, but Fenerbahçe is better.
Than karşılaştırılan ikinci ismin önünde kullaılrır. Örneğin: (a), (b), (c), (d). örnekleri
Fakat hem konuşmacı hemde dinleyici için hangi ismin karşılaştıtldığı açık ise than kullanılmayabilinir.. Örneğin (e),(f),(g). Örnekleri
EŞİT KARŞILAŞTIRMALAR (The Equal Degree )
a) Mike is 45 years old and Jack is 45, too. Mike is as old as Jack.
b) Niko and Berke got the same grades from their final exams, so we can say that Niko is as hardworking as Berke.
fakat,
c) John and James are identical twins. However, You can distinguish them because John is not as tall as James.
d) Roosen LTD. and Sintek CO. are two companies in the United States. Nevertheless, Roosen LTD is not as big as Sintek CO.
e) Istanbul is as three times as large as Ankara.
f) My grand father is four times as old as his grand son.
“ as + adjective + as" kullanımı karşılaştırılan iki isim arasınad eşitliğ göstermek için kullanılır.bu eşitlik niceli ve nitelik bazında kullanılan sıfat ile alakalıdır. Örneğin (a), (b) örnekleri
Fakat as…..as yapısı ile negative cümle kullanımı eşitliği ortadan kaldırmakta, hatta bir farklılıktan bahsetmektedir.Örnek c), (d).
three times, two times etc.. tamlamaları da aynı zamanda ortaya farklılık koymak ta ve bu farklılığın katlarınıda karşı tarafa aktarır.
“less + adjective + than”
a) This car is less expensive than that car.
b) Money is less important than health.
c) The book that I read was less interesting than the one I read last month.
Less “more” un tam tersi anlamda dır.
Yani “ daha az” anlamına gelir. Less tek heceli sıfatlar ile kullanılmaz, iki ya da daha fazla heceli sıfatlar için kullanılabilinir.
“but “ Kullanımı
Positive Sentence+ , but + negative auxiliary
a) Jack is rich, but John isn’t .
b) They are good, but those aren’t .
c) I was at home , but Sue wasn’t .
d) Mary studies hard, but Sam doesn’t.
e) I watched the film , but she didn’t.
f) I can speak English, but he can’t.
g) Jim will be there, but Morris won’t.
Positive Sentence + , but + negative auxiliary
h) Jack isn’t rich, but John is.
i) They aren’t good, but those are .
j) I wasn’t at home , but Sue was.
k) Mary doesn’t study hard, but Sam does.
l) I didn’t watch the film , but she did.
m) I can’t speak English, but he can.
n) Jim will not be there, but Morris will.
“but” iki kişi, şey veya eylem arasındai farkı anltır. Bir Conjunction ( bağlaç) olduğu için iki cümle arasına gelp (,) ile ayrılır. But ‘dan sonra fiil öbeğini tekrar etmek yerine, örneklerde olduğu gibi yardımcı fiiller kullanılablir.
KARŞILAŞTIRMA "EN" DERECESİ “ the adjective + -est / the most + adjective “
SUPERLATIVE YAPI
a) Among the 20 students in class, Ayşe is the youngest of all.
b) People say that health is the most important thing in one’s living.
c) The Nile River is the longest river in the world.
Superlative Yapı , bahsedilen ismin ait olduğu gurup veya küme elemenlarının herbirinden farklı olduğunu göstermek için kullanılır
Adjective
Superlative Form
a) TEK HECELİ SIFATLAR
Tall - The tallest
Cheap - The cheapest
big - The biggest
The + adjective + - est
b) "- y" iLE BİTEN SIFATLAR
Pretty - The Prettiest
Funny - The Funniest
The + adj + iest
c) İKİ VE DAHA FAZLA HECELİ SIFATLAR
Important - The most important
Intelligent - The most intelligent
Famous - The most famous
The most + adjective
d) DÜZENSİZ / KURALSIZ SIFATLAR
Good -The best
Bad - The worst
Far - The farthest / the furthest
Görüldüğü gibi bu üç sıfatın Superletive halleri düzensizdir
“ The Least + adjective “ Superlative sentences
a) This is the least interesting book I have ever read.
b) I think Amanda is the least attractive girl in the entire world! The Least ,the most’un tam tersi anlama gelir. “ en azı” anlamındadır.
The Least tek heceli sıfatlar ile kullanılmaz, iki ya da daha fazla heceli sıfatlar için kullanılabilir.
“ one of + superlative adj + Plural Noun”
a) Martin is one of my best friends.
b) The Golden Gate Bridge is one of the longest bridges in the world.
c) 19 March was one of the longest days in my life.
d) You are one of the most important people in my life.
One of bir gurup içerisindeki bir ismin diğerlerinden olan farkılığı anlatmak için kullanılır
One of + çoğul isim
FRUİTS AND VEGETABLES
FACE
JOBS
BİRDS
DATES AND TİMES
HEALTH
Bugün 101242 ziyaretçi (221058 klik) kişi burdaydı!
Ücretsiz kaydol